Mersin maçından önce “bu maçı oynamayalım, alın bir puan gidin” deseler, yemin billah kabul eder yoluma giderim.
Rakip süper ligden yeni düşmüş, kadrosu deneyimli.
Hele bir Nduka var ki zamanında transfer komitesi başkanıyken bu adamı serbest bıraktığım için camia hakkını helal etsin.
Kaptan desen Ali Tandoğan… Yılların tecrübesi. Veli Acar; peşinden çok koştuk, olmadı.
O, bu hepsi, özetle; zor deplasman.
Maçı seyretmeden bir puan aldık haberi gelse, teknik heyet ve sporcuları alınlarından öperim.
Öperim de maçı seyrettim maalesef.
İkinci yarı başı süper, ilk yarı da fena değildi. Tek fena olan şey, Ali Can’ın yine onbirde olmasıydı. Yine söylüyorum ki ben bu arkadaşın takıma faydası olduğunu hiç görmedim, bundan sonra olacağını da düşünmüyorum. Ama bir ikinci yarıya başladık ki adamlar pas delisi oldu, neredeyse top görmediler. Tamam dedim, bu iş oldu. Mersin’se o ara pes etti edecek. O vaziyet.
Dimitrov bal yapmıyor ama İskender oldukça rakibi zorluyor. Hatta öyle bir zorluyor ki defans oyuncuları sadece ölü toplarda ileriye çıkabiliyor. Çıkamadıkları da iyi… Çünkü ölü toplarda oldukça etkili adamları var.
Bir de 61. Dakikada Ali Tandoğan atılmasın mı? Koltuktan kalktım, ayakta seyre daldım.