Bakıyorum da diğerlerine; eksiğimiz yok fazlamız var.
O zaman neden olmuyor?
Bence hedef koyma psikolojisi ve bu psikolojiyi besleyemeyen nedenler. ...
Hedef koymak başarıyı getirmez, yalnızca doğru çalışmak yeter diyeceğim ama...
Aması şu; belki hedef koyma başarıyı getirmiyor ancak başarının istendiği zaman aralığı az olunca bu kaçınılmaz oluyor.
Bekleyip, sadece çalışmanın meyvelerini yemeğe zaman yoksa hedef konacak ve ona yürünecek.
Çünkü sezon öncesi, kongre öncesindeki üç yıllık plan projesi rafa kalktı; hedef ilk ikiden şampiyonluk.
Gerçi arada bir iş kötüye gidince Altınordu Modeli diye mırıldanıp duruluyor ama arka arkaya alınan birkaç galibiyet onu hemen unutturuyor.
Zaman kısa, hedef kondu. O zaman ne yapmalı?
Sahaya çıkan ya da kenarda bekleyen futbolcunun kafasındaki başarma özgüveni en üst seviyeye getirilerek hazırlanmalı.
Sürekli; sen en iyisin, sen en iyisin, sen en iyisin... denmeli.
Bu vites yükseltme her unsurda desteklenmeli.
Yatmada, kalkmada, yemede, içmede, giymede...
Her şeyde.
İyi organizasyonla.
Havaya sokarak.
Bu takım içerde, dışarda rakip kim olursa olsun mağlup etmeye programlanmalı.
Öyle bu rakip biraz zor, orta sahayı diri tutalım, haddimizi bilelim falan yok.
Siz şampiyonluk için bir araya getirildiniz, en iyi takımsınız, her maçı almalısınız denmeli ve bu söylem her şeyiyle desteklenmeli.
İstanbul’da sahadaki takıma bakıyorum, birkaç maç aldım kredim var havasında.
Sen Bolusporsun karşıdaki bu sene lige çıkmış İstanbulspor.
Daha takım otobüsünden stada inerken ezeceksin, bırak sahayı.
Öyle birkaç antrenman, birkaç beyanat, sosyal medyada turistik gezi edası yansıtan yönetici edalarıyla şampiyon olunmaz.
Ara transferlerle de.
Hava yaratacaksınız, hava.
Yoksa havanızı alırsınız.