Ben bu maçın nesini yazayım?
Engin sonrasını mı? Engin öncesini mi?
Maçın başında her şey gayet iyi giderken; orta sahada oynayan Vedat için, “Hocam bak, çocuk nasıl oynuyor! Allah bilir ya; sen Barbaros’un cezası bitince, yine bu çocuğu kesersin.” diye yazmaya hazırlanırken, bir çuval incir berbat oldu, gitti.
“Eyvah! Sergei karşı karşıya kaçırdı, Aydın’ın düşürülüşü buz gibi penaltıydı!” derken; Engin’in kalemizin önünde sorumsuzca eliyle topla oynaması, ibreyi terse çeviriverdi.
Be Engin bıraksaydın, top ağlara gitseydi de; atılmayıp, takımı on kişi bırakmasaydın.
Bak ne oldu? Nelere mal oldu?
Şimdi bakın dakika 24. Engin oyundan atıldı.
Onun yerine, takım içinde sağ defansa gönderilen oyuncu Vedat.
Vedat oldu mu sana sağda maden?
Adamlar oradan arka arkaya belki de beş kez geldiler, hepsi de gol pozisyonu.
Hoca kenarda kılını bile kıpırdatmıyor.
Hadi diyelim dışarıda ısınmış oyuncusu yok; uzatmayı da eklersek, 24’ten 45’e tam 25 dakika var. Onca zaman içinde, oyuna müdahale edilmez mi?