Geçen hafta Karşıyaka’ya sahamızda yenildik. Bu haftada Manisa’ya…
Sakatlık ya da cezalı mecburiyetlerinin dışında kadromuz yine aynı… Revizyon yok.
Demek ki hoca öyle düşünüyor. Hoca bu, yanlış düşünecek değil ya!
Öbürü gitti, bu geldi. Peki, ne değişti? İçerde matem, dışarda ise bazen düğün. Değişen hiç bir şey olmadı.
O zaman iş hocada değilse nede? Malzemede mi? Malzemeyi kuranda mı? Malzemeyi kullananda mı? Git gidebildiğin kadar geriye; yemin ederim ki sistemde. Tek suçlu: o sistem…
Düşünün bir; Serhat geldi gençlere forma yok, Oğuz geldi yine aynı. Bunlar hiç mi genç olmadı arkadaş?
Taraftarı, yazarı, çizeri yıllardır bu kadar baskı yaparken; Nedir ki bu inat?
Hadi bir bakalım;
Taraftarı da yazarı da çizeri de gönüldeş; markayı göğsüne takmamış, sanki oraya kazımış. Peki diğerleri; teknik heyet ve sporcular öyle mi? Hayır! Olamaz, çünkü onlar en fazla bir senelik. Yönetimin tercihi. Sanki onlarda “Belki sezon sonu kaçarım” ihanetinden, son kurşunu sıkmak için yönetimde. Çaktırmadan “şampiyonluk” deniyor, ya olursa! Bilimden uzak, geleneksel… Hazır oyuncular almak, gençleri çıkartmaktan daha kolay. Hele o sonlara doğru kulüp bulamayan şöhretler var ya, onlar daha tatlı. Süper lig görmüşler ya, takımı kesin uçuracaklar! Yerine yurduna mevkilisine bakmadan imza da imza. Bir yıllık, kiralık… Barbaros’a bakınca kendi ellerimle gönderdiğim Ömer Çuğ’a yanıyorum. Ne farkı var? Var! Biri böyle, ötekisi gönlünde arma ağlaya ağlaya gitti.
Bakın kadroyu oluşturan çoğunluğa; adam evini bile buraya taşımaz. Aldığı parayı şehir dışı bankalara transf