Sezon öncesinden beri “rakibi ısıran futbol” diye tabir ettiğimiz, oyunu rakibe kabul ettiren bir görüntü vermediğimizin altını hep çizdik. Görünen başarının; oyuncuların birbirine verdiği destek ve her birinin ne olursa olsun mücadeleyi bırakmayan hırsı olduğunu söylerken, futbol şansımızında yanımızda olduğunu her zaman bir kenara yerleştirdik.
Müthiş bir düşüşe girdik. Aslında dışarda olan futbol camiası bu duruma çok daha şaşırdı. Ekonomik olarak iyi yönetilen, sorunsuz bir kulüpte ne olmuştu da sanki öyle olmayanlar gibi her türlü performansı keskin bir düşüş göstermişti?
Tamam, iç sahada özellikle güçlük derecesi zor maçları alamıyorduk ama deplasman fatihi denen takımımız son deplasmanlarda da bitik görüntüsü vermesi ilginçti doğrusu. Bir şeyler ters gidiyordu. Hele Antep ve Hatay maçlarında takımı tanımak mümkün değildi. Yenilebilirsiniz, bu işin doğasında var ama bu kadar bitik oynanmak anlaşılmazdı doğrusu.
Tamam eksikler çoktu, bunun olabilecek nedenlerinide geçen hafta sorguladık ama buna rağmen sahaya çıkan onbirin; “onca puanı nasıl almış?” dediğimiz rakibe karşı ne yaptığını bilmez, motivasyonsuz, hatların kopuk olduğu, birbirine yardım etmeyen ve bu durumunda bireysel isteği ortadan kaldıran oyunu oldukça şaşırttı bizi. Orta sahadan başlayan kangren; önce forveti, sonra defans hattını ve en sonda düne kadar çok başarılı olan kalecimizi bitirdi. En son kale de düşmüş oldu.
Sahası, kadrosu, enerjisi, oyun anlayışı tam bir 2.lig görüntüsü veren Hatay karşısında; madem A takımı kadron bazı nedenlerle formsuz, kupa maçında çıktığın cesaretli genç kadroyu bu maçta sahaya neden süremiyorsun? Neyi bekliyorsun Hocam? Sağdan soldan bindirmelerle ceza sahasına indiremediğimiz, hatta unuttuğumuz ortalar yoksa; her iki forvetinde etkisiz, ne değiştirip durursun da oyununu değiştirmeyi düşünmezsin? Bak! Mustafa Durak, Melih yoksa ceza sahasına yaptığın çapraz koşularla aldığın sonuçlarında önü kesildi. Olmuyor işte. Olmadığından vaz geçtim, başlayan moral bozukluğu, moralsizlik ta kaleye kadar uzandı, görmüyor musun?
İyi kaptanlar fırtınalı havalarda belli olur. Durgun denizde her şey iyiyken, rota da belliyken kamarot da idare eder. Fırtınaya tutulduk, tutulmamış gibi tepkisiz devam ediyoruz.
Fırtına demişken bunu da masaya yatırmak lazım.
Çok şey beklenen Yusuf Emre’nin baskıyı kaldıramaması, Karabük maçında ki kırmızı kart olayı ve sonrasında ki “sakat” haberleri. Melih, Mustafa Durak ve diğer sakatlar, cezalılar, moral bozukluğu, motivasyonsuzluk, ölü toprak serilmiş ruh hali, sanki çok büyük sorunlar varmış görüntüsünü; ilgililerden aldığımız haberlerle değil, sadece yazılıp çizilenlerden kaptığımızla yorumlamaya çalışıyoruz.
Kulüpten alıştığımız, yetkilendirilmiş ağız tarafından o her hafta yapılan basın açıklamaları yok artık.
Sportif direktör, Menejer ve etkin atanmış şube Yöneticisi olmadığı gibi.