Hep derim ya bir kurum topluma ait ise,
O kurumu yöneten emanetçiler, kurumun esas sahibi olan toplumu yönetime ortak etmeliler!
Nasıl olacak bu iş?
Sinerji yaratarak;
Önce toplumum her kesiminde yer alan, alanlarında kendini ispatlamışlarla yönetimi kurmak,
Bu güzel görüntüyü, sonraki eylemlerle sempatik kılmak; ürünlerde indirime gitmek, taraftarla bütünleşmek, esnafla dertleşerek destek istemek, kulüp televizyonu açmak, forma seçimini camiaya bırakmak, yönetim eylemlerini yönetenlerle paylaşarak, kulübü bir kişinin değil yönetim kurulunun yönettiğini hissettirmek, enkaz edebiyatı yapmamak, peşi sıra başka sürprizlerin de geleceği hissiyatını yaratmak...
E birde bunların yanına, kısa sürede, hatta anında biten isim ve forma önü sponsorluğunu da eklersek, başlangıcın ne derece başarılı olduğunu görebiliriz.
Hoca ve oyuncu transferlerine gelince;
Vallahi ne yalan söyleyeyim, bu kadar dengeli ve öz transfer harekatı yapılacağını beklemiyordum diyebilirim!
Teknik heyet, sportif direktör ve alınan oyuncuların bir kısmını daha önce tanısak da diğerlerinin kalitesi ve tümünün uyumunu ancak ilerleyen haftalarda değerlendirebiliriz.
Ancak şu söylenebilir ki uzun zaman sonra, sürekli kulübe giden-gelen, başka takımlarda sürekli gezen lejyoner tipli oyuncuların dışında transferler yapıldı, yapılıyor. Bu durumun, gizli sempati nedeni olduğunun da altını çizmek isterim.
Sportif başarı zaten bir hedef olmamalı, çalışmanın, didinmenin bir sonucu olarak beklenmeli!
Doğru yol her zaman doğruya götürür ki!
Tüm hepsini topladığımızda, kötü bir sezonun sonunda, kulübümüz tekrar eski sempatik günlerine dönüş sinyali verdiğini söyleyebiliriz.
Zaten niye varlar ki!
Şu kötü günlerde ilin halkını biran için olumsuz düşüncelerden uzaklaştırmak için!
İyi yönetilen Boluspor bunun için bulunmaz bir ilaç!
İlin kaynaklarını kullanıp iyi yönetenlerin aldığıysa, bu yolda büyük bir sevap!
Allah gönlünüze göre, gönlümüze göre versin.