Evet, hep söyledik yapılan transferlerin dengesizliğini. Bazı mevkiiler de ki gereksiz yığılmaları.
Ama transferler yapılırken; “Ali Güzeldal, ole! İskender Alın, ole! Cihan Yılmaz, ole! Sergei Djiehoua, daha da neler! Serdar Kulbilge, helal olsun be! Barboros Barut, vay anasını! Abdülaziz Solmaz, yok böyle bir şey! Kıngsley, la bu adam çok iyi be!” diyenler biz değil miyiz?
O günlerde sevinç gözyaşlarımız birbirine karışıyor, sevinç naraları atıyorduk.
Yalan mı? Doğru.
Ya şimdi; şimdi iş bitti.
“Allah müstahakkınızı versin” O istifa, bu istifa. O kadro dışı, bu kadro dışı. Hadi şimdi çıksınlar sahaya da görelim bir Buca maçını.
Atı alan Üsküdar’ı geçti, bizim imparator adanın yolunu tuttu. Bırakalım şimdi biz bunları.
Hep diyoruz, yazıp çiziyoruz ya! “Bol genç, dengeli transfer”
Kötü duruma düşmeden Ankaragücü gibi olmak… On kişi de kalsan çatır çatır isimli kadroları vurmak.
Peki, biz buna hazır mıyız? Hazır olmak için kim nasıl olmalı.
Başkan; kulübün başkanı olacak, futbolun değil. Kulübü düşünecek, katakulli işleri, siyaseti değil. Rüzgâra göre değil, önceden konmuş prensiplere göre dalgalanacak. Hedef için değil, başarı i&c