06 Şubat 2011 Pazar. Bir gül.
Bahar mevsimini kıskandıran güzellikte açık bir hava var.
Gönüllerde bir ürperti, içimiz az biraz dar.
Boluspor Adana spor maçı için Atatürk Stadyumu’nun etrafındayız.
Her yerde pırıl pırıl gözler. Uzun kuyruklar oluşmuş ahtapot kolları gibi. Bilet almak için kuyruktasınız. Sonra da sahaya girmek için gene kuyrukta.
Halkla birliktesiniz. Herkeste şaşkınlık had safhada o anda. Bilmedikleriniz, tanımadıklarınız, hayal edemediğiniz Bolulular sevdalı, Boluspor’a.
Halk bu, inanmışsa eğer, gelir ve dağları deler.
Şarkılar söyler, sizinle ağlar sizinle güler.
Tanımadıklarınız, yaşlısı genci, Geredelisi Sebenlisi, Göynüklüsü Mengenlisi, Kıbrıscıklısı Dörtdivanlısı, Mudurnulusu Yeniçağlısı, 1965’i, Yareni ve Cadde14’ü, Gurbetteki Yarenlerimizle de bir arada tek yumruktuk dün.
Bir ve diriydik.
İriydik.
Bir dev uyandı içimizde, Ezikliği kabullenemeyen uykudaki var olan ruhumuz uyandı.
Daha dün Rıdvan Dilmen bu sahada rakiplere kök söktürürken, dünlerde de kalp krizine yakalandı.
Ne çok zaman geçmiş o zamandan bu zamana. Yani çok mevsimler değişmiş o günlerden bu günlere. Ey Boluspor, unutulmuş, geç kalınmış bir türküyü bize söyle.
İçimizde büyük kentin, büyük takımı, büyük insanı, olma feryadı vardı.
Bu duygu Atatürk Stadyumundaydı.
Köroğlu ca şaha kalktı.
Tribünlerdeki bu seyirciye selam durulur, şapka çıkartılır, hayran olunur.