Son iki haftanın stresini üzerimizde taşıyarak Denizli maçına çıktık.
Bir de iç saha sendromunu hatırlayarak.
Tribünlerimizde inanan taraftarlarımız soğuk havaya rağmen yerlerini çoktan almıştı bile.
İlk yarı her iki takım da birbirlerini kontrol ederek oynadı.
Bizim işte en büyük hatamızda buydu.
Biz zirve derdindeyken, rakibe verebileceğimiz 3 puan korkusuyla oynarken,
Denizli önce düşmemeye, alabilecekleri 3 puanla da ilk altıya girebilirim hesabındaydı.
İlk yarı al gülüm ver gülüm kontrolünde geçti.
İkinci yarı golümüz kaleye dikine oynayabilme özelliğimizle geldi.
Kaleye dikine oynayabildiğimiz sürece de başarılıyız.
Ama nedense, korku dağları hep üzerimizde,
Topu yanlara çıkarıp boş alanda hareket edebilmeyi uygulamaya çalışıyoruz.
Attığımız gol de, dikine oynadığımız için rakip oyuncuların dağıldığını çok net görebiliyoruz.
Yediğimiz gol ise yenilmemesi gereken bir gol diye düşünüyorum.
Serdar çok mu ileriye çıktı,
Topa vurulduğu an da, defansın hareketinden veya kendisinin ileriye doğru hareketli olmasından dolayı mı topu mu göremedi, top yerden ve solundan filelerimize takılırken,
Aklımıza da kötü ihtimaller takıldı.
Alınan bir puan bizleri tam mutlu etmedi.
İlk altı hesabımız bu saatten sonra devam etmelidir.
Takım oyuncuları, fiziksel oyun kadar,
Düşüncelerinde ne beklediklerini neler yapabileceklerini sorgulamalıdırlar.
Oyuncularımız şunu da iyi etüd etmelidirler.
Sorunsuz, onurlu ve yerleşim yeri olarak en iyi yönetime, en iyi coğrafyaya ve en güzel insanlar arasında olduklarını bir şekilde unutmamalıdırlar.
Eğer ki, Süper lige çıkarlar sa,
kendi değerlerine değer katarlar.
Bu saatten sonra, hepimiz mazeret aramayalım.
Oğuz Hocamızın da iyi niyeti kadar, hedeflerini de çok net çizmesi ve gideceği yere yufka yüreklilerle gitmemesini öneririz.
Maçlarda oyuncu değişikliklerini hep birlikte izliyoruz.
Hepimizin değişik yorumlarımız da oluyor.
Kale de,
Kaleci Eserin de düşünülmesi gerekir.
Takımımızdan beklentimiz şu,
Ya kazanın, ya kazananın. Şu da var ki, yüreklerinizi de size inanan bu insanlara tam açın.
Geleceğinizi düşünmek,
Boluspor’u önce ilk altıya sokmak demektir.
Kırmızı beyaz sevdaları artık maşukuyla birleştirmek demektir.
Suçlu aramıyoruz,
Hata aramıyoruz,
Başarısızsınız demiyoruz,
Bu iş olmazda demiyoruz.
Sizler gibi bizler de,
Cendere içindeyiz,
Bilmem, içimiz içimize sığmıyor bu aralar,
Mutlu olamıyoruz bu caddelerde sokaklarda gezerken,
Ne yana baksak,
Televizyonu açsak,
Gazete karıştırsak,
Twitterde dolansak,
Facede sörf yapsak,
Cep telefonlarımıza baksak,
Boluspor,
Seni hatırlıyor ve seni görüyoruz.
Hayallerimizle, bulunduğun yer arasındaki farkın kareköklerinde boğuluyoruz.
Fikstürdeki sıralamayı kabullenmemizde zorlanıyor
Ve
Mecburen “hı” diyoruz.
Oğuz Hocam. Oyuncularımız,
Hadi gari,
“Bir tese