Köşe yazıları haber değildir, haber niteliği taşımaz. Haberi muhabirler veya gazeteciler yapar. Yorumu da köşe yazarları… Ondandır; yorumlar herkes tarafından beğenilmez.
Haber haberdir, sağa sola kaçmaz; ama yorum öyle değildir işte, her yeri dolanır. Yorum; öyle sağda solda haber gibi gezdirilmez, kullanılmaz. Buradaki en ince konu; yorumcunun, başka bir şekliyle köşe yazarının yazdığı konuda bilgi birikiminin olmasıdır.
Biz bu bağlamda yazarız yazılarımızı. Haberden, habercilikten uzak, bildiğimiz doğrulara göre. Kimi beğenir, kimi beğenmez.
Dikkat edin; bazen bir hafta bir dediğimizi, öbür hafta tutturamayız. O aslında bilmemezlikten değil, yanlış olan bir şeyden olur; aynı zamanda yazı yazdığınız kurumun taraftarı olmaktan. Doğru doğruysa bile; o hafta yazamazsınız, incitmek istemezsiniz.
Geçen hafta Adana maçından sonra öyle yapmadık, yazdık “Şansı bol olan kazandı” diye. Birçoğunun hoşuna gitmedi. Başka da kimse böyle başlık atamadı; her zaferden sonra olduğu gibi, zafer şarkıları söylendi durdu deve kuşu misali. Kral ortalıkta çıplak gezdi durdu.
Oysaki takımımız ne içerde, ne de zaferler kazandığı deplasmanlarda iyi oyun ortaya koyuyordu. Düşünsenize bir; takımımız, deplasman karnesi bu kadar iyi olmasaydı, şimdi nerelerde olurdu? Tabii ki düşme potasında. Ve yine iddia ediyorum; her deplasman galibiyeti bize şansımızla geldi.
Çok şükür ki; başkanın da dediği gibi, böylece yerimizi sağlama aldık. Aldık da peki verdiklerimizin yanında kazanımımız ne oldu? Heyecan mı? Ego tatmini mi? Yarınlara hazırlık mı?
Bir bakalım.
Serhat Güller ile başlayan yeni bir serüven. Arkasından her zaman yanlış olduğunu savunduğumuz, her yerde olduğu gibi kulübede çatır çatır yer alacak şube sorumlusunun olmadığı bir sistemin kabul görmesi. Nedeni; b