Üçte üç, dörtte dört...
Sorun yok gidelim hep böyle.
Ancak skora aldanmak, detaylara kör olmak demektir. Oysaki güzellikler detaylarda saklıdır.
Taktiktir olabilir; benim seyrettiğim maç rakip takımın topa sahip olduğu, bizim onları seyrettiğimiz bir akışla başladı ve devam etti. Kendi sahamızda oynamamıza rağmen ortaya koyduğumuz oyun karakteri hiçte öyle göstermiyordu. Sanki deplasmanda oynayan bizdik.
Oyun Ümraniye takımının kontrolündeyken Guido Koçer’in oyun gereği olmayan şahsi gayretiyle, ikincisi bir ölü topla ve son olarakta rakip takımın risk aldığı dakikalarda gardını düşürdüğü Mustafa’nın gelen golleriyle altın üç puanı hanemize yazdırmayı bildik.
Ama altını çizerek söylüyorum; kendi sahasında şampiyonluğa oynayan bir takım gibi ısırarak değil.
Bu yazdıklarım ilk ikiden çıkmayı hedefleyen bir takım, yani iç sahada tüm maçları alırken, deplasmandan da en az onbeş puan getirecek performans için.
Bu performans beklentisi ister istemez “ısırarak yenmeyi” istiyor, futbol şansıyla değil.
Rakip oynarken siz üç atıyorsanız; futbol şansı sizin yanınızda demektir. Futbol şansı çok önemlidir ama her zaman yanınızda yer almayabilir.
İlk maçlara göre değişik kadro ve anlayışla oyunu kendi sahasında kabul eden takımımızın teknik sorumlusu; “oyuncular dediklerinizi uyguluyorlarsa sorun yok” diyorsa tüm gördüklerim bir kurgu dahilindedir diye umuyorum.
Yoksa herkes gibi ilk iki isteyen ben; bu sonuca aldanarak rehavete kapılmayın derim.
Alınan dokuz puanın içinde kalecimiz Gökhan ve futbol şansı emeğinin çok olduğunu görün isterim.
İlk maçları böylesine kayıpsız atlatmak çok güzel ve bulunmaz fırsat ama istediğimiz şampiyonluk için şansa ya da bireysel becerilere kalmayacak gerçek futbolumuzu ortaya koymayı mutlaka becermeliyiz.