Atıyoruz, tutuyoruz.
Kendi doğrularımıza göre.
Bundan sonra da atar tutarız.
... Başkaları da.
Ama şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki,
Benim doğrum bana, senin doğrun sanadır.
Yani, benim doğrum başkalarının yanlışı olabilir.
Başkalarının ki de bana.
O zaman.
Küfür mü etmek lazım…
Birbirimizi yemek mi?
Hayır, hiçbir zaman…
Küfür aşağılık bir eylemdir.
Hastalıklı ruh halidir.
Haklılığı yok eden tek davranıştır.
Bu davranış demokratik hakkın uzağından bile geçemez.
İnsanları bezdirir, küstürür, uzaklaştırır.
Bundandır ki kulübün açıklaması çok doğru.
Yanlışlar görülür, beğenilmez, bıkkınlık verir.
Tamam, “yönetim istifa” denir.
Anlarım.
Anladılar da.
“Tamam, bırakacağız” da dediler.
Bence açıklamakla yanlışta yaptılar.
Neden?
Zamansızdır.
Çünkü bırakmaya meyilli yönetim negatif enerji verir.
Canlı çimeni kurutur.
Buna rağmen,
Birkaç kişiden küfür yediler.
Hemen aklıma geldi,
Birde “bırakıyoruz” demeselerdi?
O zaman belli ki yandıydı keten helva.
Birde dövmeye kalkardık.
Ne oldu?
Haklılar haksız, haksızlar haklıya döndü.
Şimdi edep zamanı…
Nasıl olsa,
Hesap vakti yaklaştı.
Bolu’ya, Bolu’nun takımına, onun taraftarına yakışan;
Son dakikaya kadar mücadele etmek,
Duayı esirgememektir.
Verilen emeklerin, harcanan gelirlerin aşkına.
Her şer hayır olabilir. Habercisi de.
Belli olmaz.
Bulutun arkasında her zaman güneş vardır.
Önemli olan onu dağıtacak rüzgârı bulmak.
Rüzgâr da her zaman içimizde saklı…
Ha unutmadan,
Ben anlamam beşikten de taştan da.
Ha Kasımpaşa, ha Beşiktaş…
Neymiş efendim, çok iyi ağırlayacakmışız!
Bana ne?
Milleti nasıl ağırladıysam onu da öyle ağırlarım.
Başımı dik tutarım.
O kadar.
Tek gerçek var.
Onu da siz yakından biliyorsunuz.