Dörtte dört. ..
Ama hiç bir zaman her şey dört dörtlük olmuyor.
Hayat da öyle değil mi?
Her şey iyiyken bile bir taraf mutlaka eksik kalıyor.
Eksikliği hissetmemiz ancak etrafımızda olan biteni hallettikten sonra daha çok ortaya çıkıyor. Hani “her şeyi hallettim, şimdi kendi derdime düştüm” denir ya! İşte öyle.
Takım uzun zamandır ya da bilmiyorum, tarihinde ilk defa dörtlü bir seri yaparak haftayı kayıpsız kapadı. İlk onbeş dakika oynan iyi futbol bizi oturduğumuz koltuğa zevkten mıhlarken, doksan dakika içinde bu temponun yayılması ve böyle bir futbolun bu kadro tarafından sahaya yansıtılıyor olması bizi gelecek için oldukça umutlandırdı.
Tek merakımız güçlü rakiplerimiz karşısında alacağımız sonuçlar kaldı. İnşallah o da iyi olur.
Herşey bu kadar iyiyken Başkan’ın basın toplantısında yansıttıklarından üç konunun; her şey iyiyken bir şeylerin eksik kaldığını ortaya koyuyor.
Biri Umut Meraş’ın son dakika transfer olması ve maç kafilesinden ayrılması, diğeri bu kadar başarı varken ilgi beklenen yerlerden hissedilen ilgisizlik, sonuncusu da direk Başkan’ın kendisini itham eden basında çıkan dedikodular.
Başta dedim ya herşey iyi giderken bunların daha çok hissedilmesi gayet doğal. Bir de işin içine gururun körüklediği ego girerse serzenişlerin notası daha gür çıkar.
“Davulun sesi uzaktan hoş gelir” atasözünde verilmek istendiği gibi davulun yanında olmakla uzağında olmak arasında ciddi farklar var. Biri etrafındaki unsurlarla beraber olayı bütünüyle yaşarken, diğeri sadece olaya yüzeysel bakarak değerlendirir.
Hedefe giden ve üstüne üstlük üçte üçle sezona başlayan takımın en önemli silahlarından bir oyuncunun sanki sırf para için satıldığı görüntüsünün aslında hiçte öyle olmadığını Başkan’ın ağzından dinledik. Genç oyuncuların en büyük hayal ve hedeflerinin lige gitmek olduğunu ve bu hayalin gerçekleşme arifesinde gözlerinin hiç bir şey görmeyeceğini, aile baskısının da etkisiyle takıma katkı sağlamalarının mümkün olmamasından son dakika da olsa satış doğru gibi duruyor. Tek eleştirilecek şeyin eğer oyuncu kaybedilmek istenmiyorsa zaman içinde bu tür baskılara karşı mental olarak hazırlanmasının yönetici gerekliliği olduğu ve bunun hiç bir zaman unutulmamasıdır.
Direk maddi katkı sağlamasa bile onun yollarını açacak ya da yönetenleri zorluklar içinde yalnız olmadıklarını hissettirecek, motive edecek ilgi alakaya gelince; bu işlerde sırt sıvazlamanın ne kadar önemli olduğunu en çok bilenlerdenim derim. Eline telefon yapışmayacakları, imkan sağlayabilecekleri; imkanları ceplerinden vermediklerini bir kez daha hatırlatarak uyarmak isterim. Her şey bu kadar iyi giderken vermeniz gereken desteği vermezseniz bu camia bu kötülüğünüzü hiç bir zaman unutmaz. Öyle kırmızı plakalarla, fiyakalı takım elbiselerle, yana yatmış canti saçlarla, bu camia fertlerinin verdiği yetkiyle aldığınız mertebenin verdiği endamla çektirdiğiniz pozlar bizi hiç mi hiç etkilemiyor, zahmet etmeyin. Sadece imkanları zorlayarak, diğer şehir kulüplerine kazandırılanların aynısını şehrimizin kulübüne kazandırın o kadar. Borçlusunuz; arayın, sorun, ilgilenin lütfen.
İthamlara gelince, en çok bu konu mühim. Başkan Çarıkçı’ya en lazım zamanda takımı bıraktı gitti diyebilirsiniz, başarılarda ben der başarısızlığı çevresine yapıştırır diyebilirsiniz, başarıdan çok mali