"BREZİLYA DA KORONAVİRÜSÜN ACILARINI ÇEKİYOR"
Sadece Brezilya'yı değil, dünyanın tamamını etkileyen bir salgından bahsediyoruz şu günlerde. Bizim ülkemizde de durum kesinlikle bundan farklı değil. Brezilya da bu konunun acılarını çekiyor şu anda. Şu ana kadar 140'tan fazla kişinin hayatını kaybettiğini okuyoruz biz de burada. Ayrıca 4 bin 300'ün üzerinde pozitif koronavirüs vakası var bugünlerde... Bu nedenle Brezilya'da durumun son derece üzücü noktalarda olduğunu söyleyebilirim. Ben son dönemde fazlasıyla evde kaldım. Evden pek çıktığım söylenemez. Aynı zamanda kendi şirketim var. O şirketim aracılığıyla, S Sports aracalığıyla evimde antrenmanlara da devam ediyorum. Şirketimle bağlantılarımı sürdürüyorum. Evde kendi imkanlarımla hem vaktimi geçirmeye hem de idmanlarımı yapmaya çalışıyorum. Bol bol film-dizi seyrediyorum. Evde, koltuğumda, masamda, sandalyemde, kendi imkanlarımla yapabileceğim antrenmanları yapmaya çalışıyorum. Sizin dediğiniz gibi sadece Brezilya'da değil, tüm dünyada durum böyle.
"GAZİANTEPSPOR'A ATTIĞIM GOLÜ DÜN GİBİ HATIRLIYORUM"
Öncelikle o yıl, o şampiyonluğa gidene kadar ki tüm yolculuğumuzdan, tüm galibiyet serimizden ben zaten çok keyif aldım. O sezon güzel işler yaptığımızı düşünüyorum. Ama Gaziantepspor karşılaşması benim için de çok özel bir karşılaşmaydı. Birçok takım bizim maçımızı takip ediyordu, biz de bunu biliyorduk karşılaşmaya çıkarken. Bizim berabere kalmamızı, yenilmemizi istiyorlardı. O akşam tıklım tıklım tribünlerin önünde bambaşka bir atmosferde oynadık. Stadımız iğne atsanız yere düşmeyecek diyebileceğimiz kadar doluydu. Çok da zorlandık o akşam ki maçta çünkü çok baskı kurduk rakibin üzerinde, çok pozisyon ürettik, attığımız şutlar direkten döndü, o kadar baskı kurmamıza rağmen bir türlü golü bulamıyorduk. Bizim için çok zor bir maç olmuştu dediğim gibi. Ama çok net hatırlıyorum, sanki dün gibi hatırlıyorum. Gökhan sağ tarafta bir top aldı, topu Stoch'a aktardı. Stoch vurdu, top direkten döndü ve direkten dönen top benim önüme düştü. Ben de sağ ayağımla o topu kaleye göndermeyi başardım ki sağ ayakla olması kısmı da var bu golün... Benim kariyerimin en duygusal anlarından biriydi, hatta hayatımın en duygusal, en yoğun yaşadığım anlarından biriydi... Şükrediyorum o golü benim atma şansımı yakalayabildiğim için. Bir de Kadıköy'de attım böyle bir golü...
"Hayatınızda iz bırakacak bu duyguyu yaşamanın mutluluğu çok başka"
"TARAFTARLAR O GOLDEN SONRA ADIMI EN AZ 12 KERE BAĞIRDILAR"
Hem Fenerbahçe taraftarına hem de tüm Türk halkına bu golü düzenli olarak bana hatırlattıkları için gerçekten büyük şükran duyuyorum. Bu golü benle konuşarak çok mutlu ediyorlar beni. O sezon lig şampiyonluğuna giden yolda da bizim için temel taşlardan biriyle aslında o galibiyet. Ve golden sonrası da benim için duygu yüklüydü çünkü taraftarlar adımı 12 kereden fazla bağırdılar. Bütün stat benim adımla inledi ve o coşkuyu gerçekten unutamıyorum. Aslında açıklaması da zor o an neler hissettim, neler yaşadım. Sahada olmanız lazım o duyguları bilmeniz için. Bir sporcunun aklından o an neler geçer bunu bilmeniz, bunu hissetmeniz lazım. Bunu da ancak o akşam Kadıköy'de, o sahada olsanız anlayabilirdiniz. Fenerbahçe formasıyla böyle bir gol atmanın duygusu, hayatınızda böyle bir iz bırakacak bu duyguyu yaşamanın mutluluğu çok başka.
"CARLOS'TAN SONRA GELMEK BASKI OLUŞTURMADI"
Roberto Carlos'tan sonra Fenerbahçe'ye gelmek üzerimde bir baskı oluşturmadı. Hatta tam tersini söyleyebilirim, daha güzel bir görev, daha güzel bir misyonum varmış gibi hissettim. Çünkü benim rüyam her zaman milli takımda ülkemi temsil etmekti. Büyük bir futbolcu olabilmekti. Fenerbahçe gibi bir takıma geldim ve Fenerbahçe gibi bir takımda Roberto Carlos ile aynı sahayı paylaşma şansı yakaladım. Onun söylediklerini duyma, ondan bir şeyler öğrenebilme fırsatı yakaladım. 25-26 yaşındaydım ve gençtim. Roberto Carlos gibi Real Madrid'de, milli takımda uzun yıllar oynamış, futbol için çok önemli bir isimle beraber forma giyme şansını yakalamıştım. Benim tek yapmam gereken kalitemi, yeteneklerimi göstermek ve Roberto Carlos'un Fenerbahçe'den ayrılışının ardında insanları onu özlememesini sağlamaktı. Onun eksikliğini en iyi şekilde doldurabilmekti. Kalitemi gösterebildiysem eğer Fenerbahçe taraftarına bu beni mutlu eder.
Aslında benim dönemimden bu döneme futbol çok fazla bek oyuncusu çıkarmadı. Bu sadece sol bek özelinde değil sağ bekler için de aynı şey geçerli. Birkaç isim aklıma geliyor. Marcelo'yu beğenerek izliyorum, Manchester City'de Mendy var, Juventus'tan Alex Sandro var onları beğenerek izliyorum. Kişisel olarak da arkadaşım olan Filipe Luis var. Son derece kaliteli bir sol bek olduğunu düşünüyorum. Ama bahsettiğiniz anlamda kaliteli sol bekler çok fazla yok artık tüm futbol dünyasında.
"TÜRKİYE'YE AŞIĞIM, FENERBAHÇE'YE DÖNMEK İSTERİM"
Fenerbahçe taraftarından sosyal medya üzerinden övgü ve sevgiler gelmeye devam ediyor. Her zaman bu sevgi ve desteklerini bana gösteriyorlar. Çok büyük bir özlem duyuyorum ben de onlara. Keşke onlarla daha iyi iletişim kurabilsem, keşke Türk halkıyla daha yakın bir iletişim kurabilsem. Birçok ülkede oynadım, İngiltere'de, İsviçre'de, Brezilya'da oynadım ama Türkiye'de kendimi çok daha başka bir şekilde mutlu hissettim. Eğer bir seçme şansım olsa şu anda tekrar nerede şu anda çalışmak isterim diye ben kesinlikle Türkiye'yi seçerim. Futbol kariyerimin tamamını Türkiye'de geçirmeyi seçebilirdim zamanında böyle şeyler yaşayacağımı bilseydim. Bir gün neden olmasın, Fenerbahçe'de tekrar görev almak isterim. Türkiye'ye bu şekilde dönebilmek isterim. Belki bir direktör gibi, menajer gibi, yeteneklerini keşfedeceğim, Fenerbahçe'ye oyuncular sunacağım bir pozisyonda olabilir. Çünkü o ateşli ortamı o sıcak ortamı, Türk halkının o sevgisini bir kez daha yaşamak isterim. Brezilya'da da beni seviyor insanlar. Ama Türkiye'deki bana gösterilen sevgi başka. Ben de Türkiye'ye aşığım.
"Eğer seçme şansım olsa kesinlikle Türkiye'yi seçerim"
"FENERBAHÇE'Yİ BIRAKMAK İSTEMİYORDUM AMA..."
Benim her zaman Avrupa'nın büyük takımlarından birinde oynama rüyam vardı. Bu rüyamı Fenerbahçe gibi dev bir kulübe geldiğimde de gerçekleştirmiştim. Bu basamaktan sonra bir rüyam daha vardı, o da Şampiyonlar Ligi'nde oynamaktı. Fenerbahçe'ye geldiğimden beri ilk kez şampiyon olmuştuk ve Şampiyonlar Ligi'nde oynayacaktık. Şampiyonlar Ligi'nde oynama fırsatı artık bize gelmişti ama Şampiyonlar Ligi'ne gidememe durumuyla karşı karşıya kalmıştık. O dönemde Arsene Wenger beni aradı ve benimle ilgilendiğini söyledi. Şampiyonlar Ligi'nde oynama fırsatı önüme gelmişti artık. Beni Corinthians'tan beri hem milli takımda hem Fenerbahçe'de hep takip ettiğini söyledi ve böyle bir teklif önüme geldi. Ben hakikaten çok büyük üzüntü yaşadım çünkü Fenerbahçe'yi kesinlikle bırakmak istemiyordum. Artık Fenerbahçe'ye alışmıştım, Türkiye'ye tamamiyle uyum sağlamıştım. Ama kariyerimin de önemli bir karar aşaması olarak gözüküyordu önümde. Çünkü dediğim gibi Şampiyonlar Ligi'nde oynama fırsatı gelmişti ayağıma. Hem de İngiltere'nin büyük kulüplerinden birinde oynayacaktım. İngiliz futbolu da dünyanın en büyük liglerinden biri. Orada da kendimi gösterme fırsatı önüme gelmişti. Böyle bir tecrübeye de ihtiyacım vardı açıkcası.
"AYRILMA GÖRÜŞMELERİNDE AĞLADIĞIM OLDU"
Günler geçtikçe iş bizim için daha da zorlaştı çünkü ne Aykut Kocaman ne de Aziz Yıldırım beni satmak istedi. Onlar Arsenal'den resmi bir teklif gelse bile bu teklifin ardından benim maaşımı artıracaklarını, beni burada tutmak için ellerinden geleni yapacaklarını söylediler ama o esnada benim istediğim gerçekten para değildi. Sporcunun kafasında bir rüyası vardır çocukluktan beri, büyüdüğü yaşlardan beri hayalleri vardır. Benim hayallerimin de temel noktasında Şampiyonlar Ligi duruyordu. 2-3 defa da hem Aykut Kocaman ile hem de başkan Aziz Yıldırım ile görüşme yaptık. Hatta birkaç kez odadan ağlayarak çıktığım oldu. Kariyerimle ilgili böyle bir adım atmak istediğimi onlara anlattım. Bu demek değildir ki ben Fenerbahçe'yi bırakmak istiyorum. Ben Fenerbahçe'de oynamak istiyordum ama bu fırsatı da kaçırmak istemiyordum. Onlara da o gün şunu söylemiştim; Tekrar imkanlar el verdiğinde ben Fenerbahçe'ye döneceğim.
"WENGER DÖNMEME İZİN VERMEDİ, SIKINTI YAŞADIK"
Yanılmıyorsam 2012-13, belki 2013-14 sezonudur... Fenerbahçe, Arsenal'e beni geri almak için bir teklif yaptı. Ama o dönemde Arsene Wenger bu teklifi reddetti. Beni satmak istemediğini söyledi. Ki ona çok istediğimi aktardım. "Ben Fenerbahçe'ye dönmek istiyorum, ben bir kez daha Fenerbahçe'de oynamak istiyorum" dedim. Beni bırakmadı kesinlikle ve Arsene Wenger ile o dönem bu konuda ufak bir sıkıntı da yaşadık açıkçası. Daha sonra transfer dönemi bitti ve transfer dönemi bitince benim gitmeme izin verdi. Ben de Brezilya'ya dönmek durumunda kaldım.
"Ayrılık görüşmelerinde ağladığım oldu"
" OĞUZHAN ÖZYAKUP'UN KALİTESİNİ O YILLARDA GÖRÜYORDUM"
Oğuzhan Özyakup'ta çok büyük kalite görüyordum zaten o yıllarda da. Çok yetenekli bir oyuncu. O dönemde Arsenal'in B takımındaydı ama bir çok defa bizle antrenmanlara çıkıyordu. Daha sonra zaten tamamen A takımla antrenmanlara çıkar hale geldi. Çok yakın da bir dostluğumuz vardı o yıllarda. Robin van Persie ve benle çok yakın bir arkadaşlığı vardı. Zaten çok yetenekli ve kaliteli bir oyuncu olduğunu o zamanlarda da görüyordum. Zaten şu anda da aynı fikirdeyim. Robin van Persie, Fenerbahçe'de oynarken üçümüzün Boğaz'da yemeğe çıktığımız oluyordu. Beraber akşam yemeklerine gidiyorduk. Yani futbol dışında da bir arkadaşlığımız var. Arsenal'de başlayan arkadaşlığımız hayatımızın geri kalan kısmına da yansımış durumda. Türkiye yıllarında da bu arkadaşlığımızı sürdürdük. Oğuzhan Beşiktaş'ta, Van Persie Fenerbahçe'de ben de Boluspor'da oynuyordum o dönem. Önünde de uzun yıllar futbol oynayacağı bir kariyer var aslında. Yanılmıyorsam 27-28 yaşında şu anda diye tahmin ediyorum. Çok yetenekli, izlemekten keyif aldığım aldığım, sevdiğim bir arkadaşım.
"ARSENAL'DE ÇOK ŞANSSIZ SAKATLIKLAR YAŞADIM"
Arsenal'de ilk sezonum çok iyi geçti. Yanılmıyorsam 28 maçta forma şansı buldum. Şampiyonlar Ligi ve Premier Lig maçlarının hemen hemen tamamında oynadım. Sadece ikinci yıl şöyle bir durum ortaya çıktı. Çok fazla sakatlık yaşadım. Ne Fenerabhçe'de ne de oynadığım diğer kulüplerde bu kadar sakatlık yaşamıştım. Ama o dönem 3 tane sakatlığım oldu ve bu da beni çok zorlayan bir durum haline geldi. Önce ayak bileğimi sakatladım, bir kırık ortaya çıktı. Ameliyat olmak zorunda kaldım. Şampiyonlar Ligi'nde Olympiakos ile oynadığımız karşılaşmada sakatlandım. Bundan dolayı 4 ay sahalardan uzak kaldım. Sonra döndüm ve sağ alt adalemi zeminden de kaynakalanan bir sebeple sakatladım. 1 aydan fazla sahalardan uzak kaldım. Yine döndüm, Tottenham ile oynuyorduk. Bu defa kaburgam çatladı ve bu defa da 40 bir sakatlıkla karşı karşıya kaldım. Çok fazla sakatlık yaşayınca da Arsenal yerime İspanya Milli Takımı oyuncusu Nacho Monreal'i transfer etti. Ben Arsenal'dan ayrılmaya karar verdim çok sakatlık üst üste gelince ve formamı da kaybedince... İşte o dönem Fenerbahçe'ye gitmeyi istedim ama Arsene Wenger buna izin vermedi.
FENERBAHÇE'DEKİ UNUTULMAZ ANILARI...
Hayatımda iz bırakan çok anlar oldu. Fenerbahçe'de şampiyon olduğumuzda, kupayı almaya giderken 6 saatlik bir yolculuğumuz olmuştu. O 6 saat benim için gerçekten unutulmazdı. 6 saatlik yolculuğu üstü açık otobüste yaptık. İnsanlar bütün yolu tıklım tıklım doldurmuştu. Ayrıca bir unutulmaz anım da şuydu. Aykut Kocaman'ın bana bir sözü vardı... "Şampiyon olursak sana saatimi hediye edeceğim" demişti bana. Şampiyon olduk, olduğumuz an saatini çıkardı ve bana hediye etti. Seyahatlerden çok komik anılarımız oluyordu... Biz Brezilyalılar olarak öyle takım elbise giyme kültürümüz yok. Ama takım elbise giymemiz gereken seyahatler olmuştu. Cristian ile hiç unutmadığım böyle anılar var. Kravat bağlamayı bilmiyordu Cristian. Takım elbiseyi nasıl giyip, ayarlamalarını bilmiyordu ve inanılmaz anılar oluyordu. Çok komik anılar oluyordu, ben ona hep yardımcı oluyordum. Saatlerimi onun için harcıyordum. Güiza çok komikti, onunla çok güzel anılarımız oluyordu. Kazım ile golden sonra nasıl seviniriz diye kendi özel danslarımıza çalışıyorduk. Fenerbahçe'de çok unutulmaz, çok güzel ve bende iz bırakan bir çok anım var bu şekilde. Bu yüzden zaten oynadığım ülkeler arasında en sevdiğim, en adapte olduğum ülke Türkiye diyorum. Çünkü tüm bu mutlu anları, tüm bu unutulmaz anları Türkiye'de yaşadım.
"TÜRK HALKINA KUCAK DOLUSU SEVGİLER GÖNDERİYORUM"
Çok özlüyorum onları gerçekten. Buradan onlara kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. Gerek Fenerbahçe, gerek Boluspor tarafları, onların yanında tüm Türk halkına bunu söylemek istiyorum. Gerçekten hayatımda iz bıraktılar. Her zaman kalbimdeler. Çok istiyorum bir gün tekrar Türkiye'ye dönmek. Bu Şampiyonlar Ligi Finali oynanabilirse Türkiye'de oynanacak. Bu Problemleri geride bırakırsak o maça gelmek istiyorum ve bu hasreti gidermek istiyorum.
KAYNAK: HABERTÜRK