NEDRET YILDIZ YAZDI "SESSİZ, SEDASIZ, RUHSUZ..."

11/08/2019
11
AĞU
2019

Şimdi bir hafta kaldı maratona.
Kongreydi, adaydı, şirketti, borçtu,transferdi, hazırlıktı derken, deryada yelken şişirmeye hazırlanıyoruz. 

Maçlarla beraber; reklamdı, sponsordu, krediydi, yayın geliriydi başka bir mücadele de başlayacak beraberinde.
Taahhütler yerine getirilmeye çalışılırken, sportif başarı için de mücadele edilecek.
Bu mücadeleye şehri de ortak etmek, sorumluluğu alanların yükünü azaltır aslında.
Bir şey daha vardır pek bilinmez; ortak ne kadar çoksa, transfer olup takıma katılanlar o kadar iyi motive olurlar. Çünkü arkalarında onları takip eden ve destekleyenlerin çokluğu, onların ilgisi ayrı bir itki yakıtıdır. 

Onları bırakıp yönetenlere tekrar dönünce, özellikle maddi destek ve tribünlerin ilgi görmesi konusunda ilin tamamına, camiaya hissettirme ve bu yolda yapacakları dokunuşlar yüklerini alır.
İş sadece birkaç kişinin toplanabilen kaynağı kullanarak takım kurmasının çok üstündedir. Hissettiremeyen, birkaç kişinin çevresinde dönen yönetme biçimi, oyun konsolunda oyun oynayanların yaydığı sinerjiye, onların gel git duygu dalgalanmalarına eşittir.
İşte böyle başladı bu sezon. Eskilerde yapılan ama artık nedense gereksiz görülen şaşalı, bayraklı, marşlı, tanıtımlı, davetli yapılmayan bir sezon açılışı organize edilmeden, stadyumda yapılan, homurtu ve çekirdek çıtlamları arasında geçen, son hazırlığımız Adanaspor karşılaşmasıyla. 

Camiaya en önemli dokunuşu daha işin başında kaybettik. Eski ve yeni gelen sporcularla taraftarı tanıştıramamayı bırak, onlara bir ambiyans sunup “iyi ki buraya gelmişiz, işimiz zor ama onlar için başarmalıyız” dedirttiremedik. 

Türbinde oturanlara ya da oraya çekemediklerimize, “bu kulübe ve zor göreve soyunmuş yönetime destek vermeliyiz” duygusunu geçiremedik. 

Başlarında hocaları, saf saf sıraya girmiş, pırıl pırıl giyinip o çok sevdiğimiz amblemi göğüslerinde taşıyan gençleri görüp “bu iş sadece A takımı kotarmakla bitmiyor, aynı zamanda sosyal bir görev” diyemedik. 

A takım maçı öncesi yapılan karşılaşmada gençlerimiz seyredemedik.
Şenlik, piknik havasında geçen bir açılışa ailemizi taşıyamadık.

Ne yaptık?

Girdik, oturduk, şaşkın şaşkın etrafımıza bakıp kimin kim olduğunu sorduk, birkaç serzeniş, birkaç dedikodu, bir gol, sessizlikten yankılanan teknik heyet ve oynayan sporcu haykırışları arasında ikinci yarı sıkılıp çıktık.

Bu haftada öyle geçer.
Sonra maçlar başlar; o geldi, bu gitti, o öyle dedi, bu böyle dedi, yan yattı, kayık battılarla devam eder. 

Aynı kişilere reklam kombine için ziyaretler; o, bu, kamu baskısıyla zorlamalar başlar. “Bu sene işlerimiz iyi değil pas geçseniz” dilekleriyle karşılaşılan mücadelede sabır aşar.
Cansız, ruhsuz, çocuksuz, kadınsız tribünlerse can sıkar. 

Ver ki al!
Daha sezon başında masrafsız, zahmetsiz yapılacak bir organizasyonla camiaya çok görülen bir şenlik havası bundan sonrasının da habercisi gibi.
Ruhsuz, geçirimsiz, kazasız belasız bitsede gitsek misali.
Kendileri çalıp, kendileri oynayacaklar, bildikleri gibi yapıp yalnız kalarak bilmeden daha çok yük taşıyacaklar.

Altını çiziyorum, soyunduğunuz iş oyun değil, vebali yüksek sosyal sorumluluk.
Sorumluluklar paylaşılarak kolaylaşır.
Sevenler;
Yaraları sessizce görenler, sabırla paylaşılmasını bekleyerek in

Yorum yazın
İmlası çok bozuk, büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Çok kısa ve konuyu zenginleştirmeyen yorumlar YAYIMLANMAYACAKTIR.
Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.